Bismillâhirrahmânirrahîm
Hamd, dilleri ve kalpleri kendisini anmakla huzura kavuşturan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm, Allah’ı en güzel şekilde zikreden, ümmetine de zikirle dirilmeyi öğreten Rasulullah (s.a.v)’e ve onun izinden giden müminlere olsun.
Allah’ı Zikretmenin Hakikati
Allah’ı zikretmek, sadece dil ile tekrarlanan kelimelerden ibaret değildir. Gerçek zikir, kalbin Allah’ı sürekli hatırlaması, O’na yönelmesi ve her an O’nunla birlikte olduğunu idrak etmesidir.
İbn Teymiyye (rahimehullah) şöyle der:
> “Kalbin Allah’ı zikretmeye ihtiyacı, bedenin suya ve yiyeceğe ihtiyacından daha fazladır. Kalbi zikirle beslemeyen kişi, ruhen aç ve susuz kalır.” (İbn Teymiyye, Mecmû‘u’l-Fetâvâ, 10/426)
Zira insan, zikrin bereketiyle Allah’a yaklaşır, kalbini nifaktan ve gafletten korur.
İbn Kayyım el-Cevziyye (rahimehullah) bu konuda şunları söyler:
> “Zikir, kalbi güçlendirir, ruhu huzura erdirir ve mümini şeytanın vesveselerinden muhafaza eder. Zikirden uzak bir kalp, yıkılmış bir ev gibidir.” (İbn Kayyım, el-Vâbilü’s-Sayyib, s. 93)
Allah’ı zikretmeyen bir kalp, zamanla gaflete dalar ve günahların istilasına uğrar. Oysa Allah’ı zikreden bir mümin, Allah’ın özel himayesinde olur.
Zikir ve İmanın Güçlenmesi
Hasan el-Basrî (rahimehullah), zikrin mümin üzerindeki etkisini şöyle anlatır:
> “Allah’ı çokça zikreden bir mümin, şeytanın elinden kaçan bir adam gibidir. Şeytan onu yakalamak için fırsat kollar, fakat Allah’ın zikri onu bir kalkan gibi korur.” (İbn Kayyım, el-Favâid, s. 102)
İbn Recep el-Hanbelî (rahimehullah) ise şöyle buyurur:
> “Müminin kalbi, Allah’ı zikrettikçe nurlanır, günahlarla karardıkça da gaflete düşer. Bu yüzden zikir, kalbin cilası ve kararan ruhun şifasıdır.” (İbn Receb, Câmi‘u’l-Ulûm ve’l-Hikem, 1/158)
Bu yüzden Rasulullah (s.a.v), sahabelerine sürekli olarak Allah’ı zikretmeyi tavsiye etmiştir. Zira zikrin olmadığı bir kalp, zamanla ölmeye mahkûmdur.
Zikirden Uzak Kalmanın Tehlikesi
Allah’ı zikretmeyen bir kalp, şeytanın oyuncağı haline gelir.
Ahmed bin Hanbel (rahimehullah) şöyle demiştir:
> “İnsan Allah’ı ne kadar az zikrederse, şeytan onun üzerinde o kadar çok tasarruf sahibi olur. Allah’ı zikretmeyen bir kalp, düşmanın işgaline uğramış bir şehir gibidir.” (İbn Kayyım, el-Cevâbu’l-Kâfî, s. 58)
Allah, Kur’an’da zikrin önemini şöyle vurgular:
> “Beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim.” (Bakara 152)
Bu ayet gösteriyor ki, bir kul Allah’ı zikrettiği sürece Allah’ın özel inayeti ve rahmeti onun üzerindedir. Ama gaflete düşen kişi, bu özel korumadan mahrum kalır.
Sonuç: Kalbin Selameti ve Ruhun Sükûneti Zikirdedir
Müminin zikirden uzak kalması, kalbinin zayıflaması ve dünya sevgisinin ona galip gelmesi anlamına gelir. Oysa Allah’ı zikretmek, imanın kuvvetlenmesi, kalbin sükûnet bulması ve şeytanın vesveselerinden korunmak için en büyük kaledir.
İbn Kayyım (rahimehullah) son olarak şöyle der:
> “Allah’ı zikretmek, kulun Rabbi ile olan bağını güçlendirir. Zikirden uzak bir kalp ise, denizde pusulasız kalan bir gemi gibidir. O, ancak batmaya mahkûmdur.” (İbn Kayyım, Medâricu’s-Sâlikîn, 2/420)
Ey mümin! Sen de zikrin lezzetini tatmak istiyorsan, dilini, kalbini ve azalarını Allah’ı anmaya alıştır. Unutma ki, Allah’ı zikreden bir kalp, O’nun dostluğunu kazanır ve ebedî saadetin kapılarını aralar.
Allah’ı çokça zikreden kullardan olmamız duasıyla…