Cinlerin ve bütün mevcudatın üstünde halife olarak gönderilen insan, mahiyet ve yaradılış özelliğinin yanı sıra, zekâ, akıl, hafıza, muhakeme ve ibadet bakımından cinlere nazaran üstündür. Semavi bir dinden ders almayan bazı cinler, şeytandan aldıkları ders ile karakter itibariyle insanların bu üstünlüğünü kabul etmezler; onları kıskanırlar.
Bununla ilgili olarak Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de,
“Şüphesiz biz insanı ahsen-i takvimde yarattık.”(Tin, 95/4)
buyurmakla, insanın sadece cinlerden değil, bütün varlıklardan daha üstün olduğunu bildiriyor.
Cinler, insanların üstünlüğünü tanımadıkları gibi, onları güç durumda bırakır ve kendilerine muhtaç olmaları için ellerinden geleni yaparlar. Cinlerin mahiyetini ve yapılarını bilmeyenler, cinlerden medet umarlar. Cinci ve üfürükçüler, bu safdilleri ve bilgisizliği iyi değerlendirirler.
Cinlerin mahiyetini, yapılarını ve bünyelerini bilmeyen kişiler, bazen onları gözlerinde çok büyütürler. Yani cinleri her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, üstün kabiliyetli, insanların fevkinde görürler veya gösterirler. Bu tamamen bir hezeyandır.
Gerek ömürlerinin uzunluğu, gerekse seri hareket etmeleri, cinleri insanlardan farklı kılmaktadır. Bu yüzden insanların görüp bilemediği pek çok şeyi onların görüp bildikleri anlaşılmaktadır. Bu sebeple kayıp eşyaları bilmeleri ve bulmaları mümkündür. Ancak onlar, var olan ve bizim göremediğimiz, yerini unuttuğumuz veya bilmediğimiz şeylerdir. Zatında Allah’tan başka kimsenin hakkında bilgi sahibi olmadığı “gayb” konusu ile ilgili değildir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de, gayba ait bazı konuların özellikle Allah’tan başkası tarafından bilinemeyeceği belirtilmektedir: Mesela:
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”(En’am, 6/59)
ayetinde belirtilen insanların ve kâinatın geleceği ile alakalı hususlarla, kıyamet, ölüm, kader, ecel, rızık ve doğacak çocuğun iyi mi, kötü mü olacağını, karakterini, cennetlik mi, cehennemlik mi olduğu konularını da kimsenin bilemeyeceği belirtilmektedir:
“Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.” (Lokman, 31/34)
Yine Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın görünmeyen ve bilinmeyenleri bildiği ifade edilirken, Allah (c.c) peygamberlerden dilediği kimselere de gaybı bildireceğini de haber vermektedir:
“O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz; ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar…”(1)
Bu konu Cin suresinde geçmesine rağmen, cinlerin de gaybı bilebilecekleri veya onlara da bildirileceği ifade edilmemektedir. Ayrıca, açıkça cinlerin gaybı bilemeyeceğini bildiren ayetler de vardır:
“Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.”(Sebe, 34/14)
Bu sebeple kısaca diyebiliriz ki, cinler gaybı bilmez. Ancak gayb hükmünde olmayan, bizim kaybettiğimiz veya var olduğu hâlde bilmediğimiz şahadet alemine, yani şu bizim yaşadığımız görünen aleme ait şeyleri bilebilirler ve yitik eşyaları bulabilirler. Bunda hızlarının, boyutlarının ve ömürlerinin uzun olmasının etkisi büyüktür.