Yüce Allah, cinlerden bahsederken onların şöyle dediklerini haber verdi:
“Doğrusu insanlardan bazı kimseler cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.”83
Bu âyetin tefsirinde İbn-i Kesîr der ki:
“(Cinler der ki:) ‘Biz kendimizi insanlara göre daha üstün varlıklar görürüz. Çünkü onlar, insanların yahut diğer canlıların yaşamadığı tehlikeli bir vadiye indiklerinde bize sığınırlardı.’
Nitekim cahiliye döneminin Araplarının âdetlerindendi, kendilerine zarar verecek kötü durumdan korunmak için o mekânda bulunan cinlerin büyüklerine sığınırlardı.
Yine onlardan biri, düşmanı olan kişinin şehrine girdiğinde o şehrin büyüğünün gözetimi ve kontrolü altında olurdu.
Cinler, insanların korktuklarında kendilerine sığındıklarını görünce, onların korkularını, yılmalarını, ilgilerini çoğaltarak taşkınlıklarını arttırdılar. Öyle ki, insanların korkuları artıkça cinlere olan sığınmaları da arttı.
Katâde’nin de dediği gibi, “taşkınlıkları arttı” demek daha çok günah işler hale geldiler demektir. Böyle olunca da cinlerin cesareti daha da arttı.
Es-Suddî şöyle dedi:
“Cahiliye döneminde adam evinden ailesiyle çıkıp bir yere gelir konaklardı ve şöyle derdi: Benim ya da malımın ya da çocuklarımın ya da hayvanlarımın başına gelebilecek bir zarardan korunmak için cinlerin bu vadideki efendisine sığınırım.”
Katâde şöyle dedi:
“İnsanlar Allah’a değil de cinlere sığınınca cinler de onların daha çok kötülük/günah yapmalarını sağlarlardı.”
İbn-u Ebî Hâtim İkrime’den şunu rivayet etti:
“İnsanlar cinlerden korktuğundan daha fazla, cinler insanlardan korkarlardı.
Nitekim, insanlar bir vadide konakladıklarında cinler oradan kaçarlardı. Kafilenin büyüğü, ‘Bu vadideki(cin) lerin efendisine sığınırım’ deyince, cinler de, ‘Bizim onlardan korktuğumuz gibi onların da bizden korktuklarını görüyorum’ deyip, insanlara yaklaşırlar, rahatsız olmalarına hatta delilenmelerine sebep olurlardı.”84
Bütün bu izahların sonunda şunu deriz:
Cinlere sığınmak şirktir. Sığınma konusunda bize Allah ondan daha hayırlısını verdi.
Havle bint-i Hakim şunu rivayet etti:
“Resûlullah’tan (aleyhissalatü vesselâm) şunu işittim: Sizden biri bir konaklama yerine varır sonra da;
•“e’ûzü bi-kelimâtillâhit tâmmeti min şerri mâ khalaka/ Yarattıklarının şerrinden Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım’ derse, o kişiye konaklama yerinden ayrılana kadar hiçbir şey zarar veremez.” 85
Müslim’in Sahihinde Ebû Hureyre’nin şu rivayeti vardır: Bir adam Resûlullah’a gelip, “Ey Allah’ın Resûlü! Dün gece beni sokan akrepten neler çektiğimi (bir bilsen)” deyince Resûlullah ona, “Eğer akşam olunca;
•“e’ûzü bi-kelimâtillâhit tâmmeti min şerri mâ khaleke/ Yarattıklarının şerrinden Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım’ deseydin, o sana asla zarar veremezdi” buyurdu. 86
Ebû Dâvud, Abdullah bin Amr’dan şunu rivayet etti: “Resûlullah (aleyhissalatü vesselâm) yolculuğa çıktığında gece olunca şu duayı okurdu:
“Yâ erzu rabbiy ve rabbüke Allâh. E’ûzü billâhi min şerike ve şerri mâ khulike fiyke ve şerri mâ yedübbü ‘aleyke. E’ûzü biilâhi min esedin ve esvede, minel hayyeti ve ‘akrebi ve min sâkinil beledi ve vâlidin ve mâ velede.”
Ey yer! Benim de Rabbim, senin de Rabbin Allah’tır. Senden gelecek her çeşit kötülükten, üzerinde yaşayan her türlü yaratılmışın şerrinden ve senden çıkacak her çeşit zararlı yaratığın şerrinden Allah’a sığınırım. Aslandan, büyük küçük her çeşit yılandan ve akrepten, şu konakladığım beldede bulunan her çeşit insanın ve cinin şerrinden ve İblis’in ve İblis nesli olanların şerrinden Allah’a sığınırım.” 87
El-Hattabî hadiste geçen bazı kelimeleri şu şekilde açıkladı:
“‘Sâkinüi-beled/beldede bulunan’ sözünden kastedilen yeryüzünün sakinleri cinlerdir.
‘Belde’ demek, içinde evler ve konaklama yerleri olmasa da hayvanların barınağı olan yerlerdir.
Hadiste geçen ‘bi’l-vâlidi’ sözünden ‘İblis’, ‘ve mâ velede’ sözünden de ‘şeytanlar’ kastedilmiş olabilir.”
İmam Nevevî de, “Hadiste geçen; ‘esvede/siyah kişi’ kelimesi de ‘şahıs’ demektir, zira her şahıs ‘esved’ diye isimlendirilir” dedi. 88
Hüreym bin Fâtik’in söyle dediği rivayet edildi: “Develerimden birini kaybettim. Onu aramaya çıkmıştım. Ta ki, Bârikü’l- Irak’a vardım. Bineğimi çökerttim, sonra da ayaklarını büküp bağladım. Sonra da şöyle söylemeye başladım: ‘Bu vadinin efendisine sığınırım. Vadinin büyüğüne sığınırım.’
Sonra başımı develerden birine yasladım. Bir de ne göreyim, bir ses gecenin karanlığında şunları söylüyor: ‘Agâh ol (ve sadece) Celâl sahibi Allah’a sığın. Sonra da Enfâl Sûresi’nden ayetler oku. Allah’ı Bir’le. Korkulardan cin korkusuna aldırma.’
Korkuyla uyanarak şu karşılığı verdim: ‘Ey sesin sahibi! Söylediklerinle doğruyu mu bulurum yoksa sapıtır mıyım?’
Bana, ‘Bu birçok hayrın sahibi Allah Elçisi’nin sözüdür. Allah O’nu insanları küfürden kurtarmak için gönderdi. O insanları sıkıntılardan kurtarır, orucu ve namazı onlara emreder’ diye cevap verdi.” 89
Yaşadığı bu olay (Hüreym’in) Müslüman olmasına sebep oldu.
Kurtûbî der ki:
“Allah’a olması gereken sığınmayı bırakıp, cinlere sığınmanın küfür ve şirk olduğunda bir tereddüt yoktur.” 90
En iyisini Allah Teâlâ bilir.
83 Cin, 72/6
84 Özet olarak İbn-u Kesîr, 4/429
85 Müslim, zikir ve dua (2708); İmam Malik, Muvatta, el-İstizan, (2/978); Tırmizî, Daavât, 3437
86 Müslim, zikir ve dua, 2709
87 Ebû Dâvud, Cihad (2603); Hanbel, Müsned (2/132); Hakim, Müstedrek, 2/100
88 el-Ezkâr, 194
89 Âkâmü’l-Mercân, 124
90 Kurtûbî Tefsiri, 19/10